Sepetim (0) Toplam: 0,00
%30
Katılımcı Yerel Yönetim Komisyon

Katılımcı Yerel Yönetim

Liste Fiyatı : 6,00
İndirimli Fiyat : 4,20
Kazancınız : 1,80
9786054979080
427143
Katılımcı Yerel Yönetim
Katılımcı Yerel Yönetim
4.20
Yeni toplumsal iş bölümü çerçevesinde tek öznenin (devletin) hakimiyetini aramak yerine yerel, ulusal, uluslararası ölçekte yeni aktörlerin devreye sokulması önem kazanmaktadır. Yeni ilişkiler sistemi içinde, demokratiklik, açıklık, hesap verebilme, çoğulculuk, kararların ve hizmetlerin mümkün olan en alt düzeyde üretilmesi (subsidiarity) öne çıkmaktadır. Bütün bu vurgular, devletin halka en yakın kademesi olan yerel yönetimlerin, etkin birer aktör olabilmeleri için, kendilerinin de değişmeleri gerekliliğine işaret etmektedir. Dolayısıyla, yönetişim kavramı çerçevesinde amaçlanan, yerel yönetimlerin her şeyi kendilerinin yapması değil; toplumdaki diğer aktörleri bir ortaklık (partnership, stakeholdership) anlayışı içinde yapabilir kılmalarıdır. Böyle bir aktif ortaklık sonucunda tek tek kentlinin ve kentteki biçimsel (formal) ve biçimsel olmayan (informal) kuruluşların kentte bağlılıkları sağlanabilir; kentsel kaynakların eşit/adil dağıtımı öngörülebilir; kentler yaşanabilir kılınabilir ve sürdürülebilirlik güvence altına alınabilir. Bu tür yaygın ve etkin katılımcı bir anlayış, aynı zamanda, yerel yönetimlerin faaliyetlerine meşruiyet (legitimacy) kazandırıp, temsili demokrasinin eksikliklerini, bir ölçüde, giderebilir.Türkiyede yerel etkinlik ve sorumlulukların, yönetişim kavramıyla örtüştüğü bir başka uygulama 1990lı yıllarda gelişmiştir, Yerel Gündem 21ler olmuştur. Gelecek yüzyıla açılan yeni yönetişim anlayışının temel taşlarını döşeyen Gündem 21in çıkış noktası, 1992 yılında Rio de Janeiroda yapılan ve Dünya Zirves olarak adlandırılan Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansıdır. Bu toplantı yalnızca sürdürülebilir gelişme kavramını günlük hayata sokmakla kalmayıp, katılımcı mekanizma ve süreçlerin ön plana çıkmalarını da sağlamıştır. Rio Konferansında, yerel yönetimlerin ve sivil toplum kuruluşlarının katılımcı demokrasinin gerçekleştirilmesindeki can alıcı rolleri vurgulanmış ve sürdürülebilir bir gelişmenin sağlanması için bu ortakların her belde için, birlikte yürütecekleri katılımcı bir süreçle, bir Yerel Gündem 21 oluşturmaları öngörülmüştür. Yerel Gündem 21, yönetişim anlayışına dayalı bir demokrasiyi geliştirme projesidir. Dolayısıyla, gerek Yerel Gündem 21er, gerekse Habitat II (İstanbul, 1996) toplantısının ürünü olan (ve Yerel Gündem 21lerle aynı hedeflerde buluşan) yerel habitalar, Türkiyede yerel yönetimlerin güçlendirilip, katılımcı ve demokratik bir yapıya kavuşturulmalarını ve sivil toplum kuruluşlarıyla çok-yönlü ve yoğun bir iş birliğine girmelerini amaçlamışlardır.Temsili demokrasinin, artan bireysel ve toplumsal istemler ve beklentiler karşısında, yeterli olamadığından söz edilmişti. Yerel yönetim düzeyinde de, beş yılda bir yapılan seçimlerle göreve gelen belediye başkanlarının ve belediye meclislerinin, halktan kopuk kaldıkları, yeterince temsili olamadıkları, kişisel gündemlerini ön planda tuttuklarına ilişkin iddia ve eleştiriler yaygındır.Aynı zamanda, Türkiyenin pek çok kentinde kentinde, çeşitli mesleki, profesyonel, gönüllü kuruluşların sayı ve etkinliklerinin arttığı ve kentin gelişmesinde söz sahibi olma arzularının belirginleştiği söylenebilir. Buna bir de, merkezi hükümetle sık sık çatışmaya giren yerel yönetimlerin, müttefik arama çabaları eklenince, ortaya yeni bir ortaklığın çıkması beklenebilirdi. Nitekim son yıllarda, değişik ölçekteki çok sayıda belediyenin, yeni ortaklarıyla birlikte, biçimsel-resmi yapıların yanı sıra kent meclisi kent platformu gibi adlarla, katılımcılığı özendiren, bilgi akışını hızlandıran, saydamlığı amaçlayan, yer yer karar alma süreçlerini de içeren alternatif yapılar kurdukları gözlenmektedir. Bu yeni yapıların büyük bölümü, her ne kadar, bir danışma ve halkla ilişkiler çabası olmaktan öteye henüz gitmiyorsa da, katılımcılığın yaygınlaştırılması, kente dönük bir aidiyet duygusunun (sense of belongingness) yaratılması, saydamlığın ve denetimin sağlanması açılarından yine de yarar sağlamaktadır. Ayrıca bazı kentlerde (Bursa, Aliağa, Buca) bu alternatif yapılarda, geniş katılımla ve uzun tartışmalardan sonra alınan resmi olmayan kararların belediye başkanları tarafından uygun kanallara taşınıp esmileştirilmeleri mümkün olabilmiştir. Bu biçimsel olmayan yapılara 2000li yılların ortasından itibaren Kent Konseyleri katılmıştır. Günümüzde, sayıları 200e yaklaşan Konseyler, yer yer katılımcılığın odak noktası olabilmişler fakat varlıkları ve etkinlikleri, büyük ölçüde belediyeyle olan ilişkileriyle (özellikle mali) belirlenmektedir.Ayrıca, bu biçimsel olmayan yapıların ne denli demokratik ve temsili olduklarına ilişkin kuşku ve eleştiriler de vardır. Örneğin, yönetişim dinamiklerinin ve yetki-kaynak devrinin, yeni ortakların yönetim kapasiteleri, demokrasi anlayışları ve siyasal kültür sınırlılıkları nedeniyle kısıtlandığı ve beklenildiği gibi kullanılamadığı savlanmaktadır. Ayrıca bu yeni yapılarda tartışmalara (ve alınıyorsa kararlara) daha ziyade, uzman-akademisyenlerin ve yerel sermayenin hakim olduğu (yön verdiği) ve marjinal grupların (ekonomik güçsüzlerin, azınlıkların, kadınların) dışlandığı söylenebilir. Yer yer bu yapıların yüzeysel kaldığı, gerçek anlamda kritik konu ve kararları kapsamadığı ve daha ziyade belediyelerin zaten almış oldukları bazı kararların, sembolik onay yeri olmaktan öteye gidemediği savlanabilir.Bu bağlamda gerçek çözüm, yerel yönetim sistemimizde yapılacak köklü değişikliklerle, karar alma süreçlerini de içeren yaygın katılımın biçimsel-resmi yapıda sağlanması; bu gelişmeye paralel olarak yeni ortakların kapasitelerinin geliştirilmesi ve bu sistemi destekleyebilecek bir siyasal kültürün güçlendirilmesidir.Katılımcı Yerel Yönetim kitabında, bütün bu konular ve tartışmalar en yetkin akademisyen ve uygulamacılar tarafından ele alınmakta ve irdelenmektedir. Bu özelliği ile kitabın, yaygın bir kesim için, önemli bir başvuru kaynağı olma potansiyeli yüksektir.Prof. Dr. Korel Göymen
  • Açıklama
    • Yeni toplumsal iş bölümü çerçevesinde tek öznenin (devletin) hakimiyetini aramak yerine yerel, ulusal, uluslararası ölçekte yeni aktörlerin devreye sokulması önem kazanmaktadır. Yeni ilişkiler sistemi içinde, demokratiklik, açıklık, hesap verebilme, çoğulculuk, kararların ve hizmetlerin mümkün olan en alt düzeyde üretilmesi (subsidiarity) öne çıkmaktadır. Bütün bu vurgular, devletin halka en yakın kademesi olan yerel yönetimlerin, etkin birer aktör olabilmeleri için, kendilerinin de değişmeleri gerekliliğine işaret etmektedir. Dolayısıyla, yönetişim kavramı çerçevesinde amaçlanan, yerel yönetimlerin her şeyi kendilerinin yapması değil; toplumdaki diğer aktörleri bir ortaklık (partnership, stakeholdership) anlayışı içinde yapabilir kılmalarıdır. Böyle bir aktif ortaklık sonucunda tek tek kentlinin ve kentteki biçimsel (formal) ve biçimsel olmayan (informal) kuruluşların kentte bağlılıkları sağlanabilir; kentsel kaynakların eşit/adil dağıtımı öngörülebilir; kentler yaşanabilir kılınabilir ve sürdürülebilirlik güvence altına alınabilir. Bu tür yaygın ve etkin katılımcı bir anlayış, aynı zamanda, yerel yönetimlerin faaliyetlerine meşruiyet (legitimacy) kazandırıp, temsili demokrasinin eksikliklerini, bir ölçüde, giderebilir.Türkiyede yerel etkinlik ve sorumlulukların, yönetişim kavramıyla örtüştüğü bir başka uygulama 1990lı yıllarda gelişmiştir, Yerel Gündem 21ler olmuştur. Gelecek yüzyıla açılan yeni yönetişim anlayışının temel taşlarını döşeyen Gündem 21in çıkış noktası, 1992 yılında Rio de Janeiroda yapılan ve Dünya Zirves olarak adlandırılan Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansıdır. Bu toplantı yalnızca sürdürülebilir gelişme kavramını günlük hayata sokmakla kalmayıp, katılımcı mekanizma ve süreçlerin ön plana çıkmalarını da sağlamıştır. Rio Konferansında, yerel yönetimlerin ve sivil toplum kuruluşlarının katılımcı demokrasinin gerçekleştirilmesindeki can alıcı rolleri vurgulanmış ve sürdürülebilir bir gelişmenin sağlanması için bu ortakların her belde için, birlikte yürütecekleri katılımcı bir süreçle, bir Yerel Gündem 21 oluşturmaları öngörülmüştür. Yerel Gündem 21, yönetişim anlayışına dayalı bir demokrasiyi geliştirme projesidir. Dolayısıyla, gerek Yerel Gündem 21er, gerekse Habitat II (İstanbul, 1996) toplantısının ürünü olan (ve Yerel Gündem 21lerle aynı hedeflerde buluşan) yerel habitalar, Türkiyede yerel yönetimlerin güçlendirilip, katılımcı ve demokratik bir yapıya kavuşturulmalarını ve sivil toplum kuruluşlarıyla çok-yönlü ve yoğun bir iş birliğine girmelerini amaçlamışlardır.Temsili demokrasinin, artan bireysel ve toplumsal istemler ve beklentiler karşısında, yeterli olamadığından söz edilmişti. Yerel yönetim düzeyinde de, beş yılda bir yapılan seçimlerle göreve gelen belediye başkanlarının ve belediye meclislerinin, halktan kopuk kaldıkları, yeterince temsili olamadıkları, kişisel gündemlerini ön planda tuttuklarına ilişkin iddia ve eleştiriler yaygındır.Aynı zamanda, Türkiyenin pek çok kentinde kentinde, çeşitli mesleki, profesyonel, gönüllü kuruluşların sayı ve etkinliklerinin arttığı ve kentin gelişmesinde söz sahibi olma arzularının belirginleştiği söylenebilir. Buna bir de, merkezi hükümetle sık sık çatışmaya giren yerel yönetimlerin, müttefik arama çabaları eklenince, ortaya yeni bir ortaklığın çıkması beklenebilirdi. Nitekim son yıllarda, değişik ölçekteki çok sayıda belediyenin, yeni ortaklarıyla birlikte, biçimsel-resmi yapıların yanı sıra kent meclisi kent platformu gibi adlarla, katılımcılığı özendiren, bilgi akışını hızlandıran, saydamlığı amaçlayan, yer yer karar alma süreçlerini de içeren alternatif yapılar kurdukları gözlenmektedir. Bu yeni yapıların büyük bölümü, her ne kadar, bir danışma ve halkla ilişkiler çabası olmaktan öteye henüz gitmiyorsa da, katılımcılığın yaygınlaştırılması, kente dönük bir aidiyet duygusunun (sense of belongingness) yaratılması, saydamlığın ve denetimin sağlanması açılarından yine de yarar sağlamaktadır. Ayrıca bazı kentlerde (Bursa, Aliağa, Buca) bu alternatif yapılarda, geniş katılımla ve uzun tartışmalardan sonra alınan resmi olmayan kararların belediye başkanları tarafından uygun kanallara taşınıp esmileştirilmeleri mümkün olabilmiştir. Bu biçimsel olmayan yapılara 2000li yılların ortasından itibaren Kent Konseyleri katılmıştır. Günümüzde, sayıları 200e yaklaşan Konseyler, yer yer katılımcılığın odak noktası olabilmişler fakat varlıkları ve etkinlikleri, büyük ölçüde belediyeyle olan ilişkileriyle (özellikle mali) belirlenmektedir.Ayrıca, bu biçimsel olmayan yapıların ne denli demokratik ve temsili olduklarına ilişkin kuşku ve eleştiriler de vardır. Örneğin, yönetişim dinamiklerinin ve yetki-kaynak devrinin, yeni ortakların yönetim kapasiteleri, demokrasi anlayışları ve siyasal kültür sınırlılıkları nedeniyle kısıtlandığı ve beklenildiği gibi kullanılamadığı savlanmaktadır. Ayrıca bu yeni yapılarda tartışmalara (ve alınıyorsa kararlara) daha ziyade, uzman-akademisyenlerin ve yerel sermayenin hakim olduğu (yön verdiği) ve marjinal grupların (ekonomik güçsüzlerin, azınlıkların, kadınların) dışlandığı söylenebilir. Yer yer bu yapıların yüzeysel kaldığı, gerçek anlamda kritik konu ve kararları kapsamadığı ve daha ziyade belediyelerin zaten almış oldukları bazı kararların, sembolik onay yeri olmaktan öteye gidemediği savlanabilir.Bu bağlamda gerçek çözüm, yerel yönetim sistemimizde yapılacak köklü değişikliklerle, karar alma süreçlerini de içeren yaygın katılımın biçimsel-resmi yapıda sağlanması; bu gelişmeye paralel olarak yeni ortakların kapasitelerinin geliştirilmesi ve bu sistemi destekleyebilecek bir siyasal kültürün güçlendirilmesidir.Katılımcı Yerel Yönetim kitabında, bütün bu konular ve tartışmalar en yetkin akademisyen ve uygulamacılar tarafından ele alınmakta ve irdelenmektedir. Bu özelliği ile kitabın, yaygın bir kesim için, önemli bir başvuru kaynağı olma potansiyeli yüksektir.Prof. Dr. Korel Göymen
      Stok Kodu
      :
      9786054979080
      Baskı
      :
      1
      Basım Tarihi
      :
      2014-01
      Kağıt Türü
      :
      2.Hamur
  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat